PSİKOLOJİK OYUN; ŞEYTAN ÜÇGENİ
PSİKOLOJİK
OYUN; ŞEYTAN ÜÇGENİ
Ne
güzel şeydir indirim. Bir çocuğun çikolatalı dondurmayı gördüğünde canının
çekmesi gibi sulandırır ağzımızı. İndirimdeki çanta, indirimdeki pantolon,
indirimdeki araba daha cazip gelir bize. İndirimin cezp ediciliği çoğumuzun
frenlerini bozar. Bir bakmışız o eşyayı almışız bile. İndirim dediğimiz fren
bozucu bu oyun sadece bir ürünün fiyatında olmaz. Aynı zamanda başkalarına,
kendimize ya da bir duruma verdiğimiz değerlerde de indirim uygularız.
Kendimize
ve başkalarına uyguladığımız indirimlerin çoğunda bilin ki bir oyun oynuyoruzdur.
Bizler bunu “Psikolojik Oyunlar” olarak yorumluyoruz. Nasıl çocuklukta oyun
oynardık, yener yenilirdik, kızar küserdik. Merak etmeyin hala bu oyunları oynamaya
devam ediyoruz…
1968
yılında Transaksiyonel Analist, Psikiyatrist Stephan Karpman, indirimlerle
ilgili olan bu psikolojik oyunları, masallar, tiyatro oyunları ve sinemadan
esinlenerek muazzam bir şekilde tanımlamıştır. “Karpman Drama Üçgeni” olarak isimlendirilen bu teoriye göre;
çoğumuz kendimizi önemli hissetmek ya da varlığımızı kanıtlamak için dramatik
oyunlar oynarız ve bu oyunda yargılayıcı,
kurtarıcı ve mağdur rollerinden birini ya da birkaçını üstleniriz.
Gelin,
bakalım, siz bu oyunda hangi rolü daha çok üstleniyorsunuz?
Kurtarıcı rol; KAHRAMAN, BEYAZ ATLI
PRENS; oyunun süper kahramanıdır. Hem başkalarının ihtiyaçlarını gidermek için
kendine, hem de başkalarının sorumluluklarını yapamayacağını öngörerek
başkalarına indirim uygular. Fedakâr ve yardım severdir. Aslında o,
çocukluğunda kurbandır (çoğunlukla). Takdir görmeyen incinmiş yanı, kendine
indirim uygulamayı, başkalarının aciziyetini tasdiklediği için de başkalarına
indirim uygulamayı çoktan öğrenmiştir. Çocuklukta taşıyabilecekleri kapasiteden
fazla sorumluluk verilenler (kardeş bakımı, geçinemeyen ebeveynlerinin arasını
düzeltme gibi) kurtarıcı rolünü çok kolay üstlenebilirler. Ayrıca kurtardığı
kişi onu takdir etmezse, suçlayıcı ya da kurban rolüne dönüşebilir. Çünkü
beklentisi farkında olarak ya da olmayarak takdir görmek, sevilmektir.
Suçlayıcı rol; ZALİM, ÜVEY ANNE,
EROL TAŞ; oyunun katalizörüdür. Ona göre bir hata varsa o hep
başkasınındır. Eleştirir, kızar, memnuniyetsizdir. Zaman zaman saldırgan da
olabilir. Bu rol kendine değil başkasına
indirim uygular. Ona göre kendisi her zaman haklıdır. O yüzden kabul etmek,
özür dilemek, anlamak ondan çok uzaktır. Çocukluk döneminde ebeveynleri
tarafından, sürekli engellenen, istismar edilen, eleştirilen, sevgisiz
ortamlarda büyüyen çocuklar bu rolü daha kolay üstlenebilirler.
Kurban rol; MAĞDUR, KÜLKEDİSİ,
KÜÇÜK EMRAH; yardıma
muhtaç kişidir. Kendi kendine yardım edemez, çünkü kendine indirim uygular.
Genellikle üzgün, sıkkın ve acınacak durumdadır. Sevgi, kabul ve değer görme
ihtiyacını ebeveynlerinden birincil yollarla sağlayamayan çocuklardır. Sorumluluklarını
başkasına –ki bu çoğunlukla kurtarıcıdır- “yaptırarak” İkincil kazanç elde
etmeyi sağlarlar. Sorumluluklarını yerine getiremediği için başkalarının
kendisine duyabileceği kızgınlığı, yardıma muhtaç tavırlarıyla acıma duygusuna
çevirmekte profesyoneldir. Yardım isteyen çağrılarına hazırda bekleyen bir
kurtarıcı her zaman vardır fakat onun sorumluluklarını alamayan davranışlarını
eleştiren bir suçlayıcıyı da muhakkak karşısına çıkacaktır ve böylelikle şeytan
üçgeni olan oyun başlayacaktır.
Oyun
oynamamak için ne yapalım? Bu şeytan üçgeninden nasıl kurtulalım?
1. Kurban
sorumluluklarından kaçma, kendine indirim uygulamaktan vazgeç. Çaresiz, muhtaç,
acınan olmayı değil güven dolu olmayı, sorumluluklarını almayı seç.
2. Kurtarıcı,
hem kendine hem de başkalarına indirim uygulamaktan vazgeç. Başkaları ile arana
sınırlar koy, sağlıklı sınırlar. Başkalarının seni doyurmasını beklemeyi bir
kenara bırak, öz şevkatini, içsel onayını arttır.
3. Zalim
başkalarına indirim uygulamaktan vazgeç. Kendini fark et, öz eleştirini yap,
daha çok sevgiyi hissedebileceğin anlarını arttır.
Sevgi
ve Saygılarımla…
Meltem Şahiner Öncül
Psikolog
Yorumlar
Yorum Gönder