OTOMATİK PİLOT
OTOMATİK
YAŞIYORUZ
Gün içinde farklı
farklı birçok şey yapıyoruz, kahkaha atıyoruz, konuşuyoruz, susuyoruz,
çatışıyoruz, uyuyoruz, yemek yiyoruz, nefes alıyoruz... En basit davranıştan en
karmaşık davranışa kadar gün içinde yaptıklarımızın ne kadarının farkındayız
acaba?
Gün boyunca yüzlerce
kez nefes alıyoruz. Çoğumuz sağlıklı ve doğru nefes tekniklerini bilmiyoruz ve
genellikle nefes aldığımızı bile unutuyoruz. Bir günde binden fazla aldığımız ve verdiğimiz nefesin çeyreğinin bile
farkında değiliz. Otomatik olarak, doğru ya da yanlış nasıl alıştıysak öyle
nefes alıp veriyoruz.
Gün boyunca en az üç
kez yemek yiyoruz, bir şeyler içiyoruz, atıştırıyoruz. Aslında ne yediğimizin
farkında bile değiliz, doymaya konsantre oluyoruz. Sumağı, sarımsağı ya da zeytinyağını fark etmiyoruz. Ayrıca
sağlıklı ve doğru beslenmiyoruz. Ekmek yemezsek doymuyoruz, pilav olmazsa sofra
eksik kalıyor. Otomatik olarak, doğru ya da yanlış nasıl alıştıysak öyle yemek
yiyoruz.
Gün boyunca birçok
insana, birçok nesneye bakıyoruz. Ama sadece bakıyoruz, görmüyoruz
ayrıntıları, denizin kenarından hızlı hızlı yürürken kayıkları görmüyoruz,
baharda yeni çiçek açmış nar ağacını görmüyoruz. Her gün yanından geçtiğimiz koca
çınar ağacını görmüyoruz, sessizce oturan karabaşı, martıları görmüyoruz,
sadece bakıyoruz. Otomatik olarak, doğru ya da yanlış nasıl alıştıysak
öyle bakıyoruz etrafımıza.
Gün içinde yüzlerce kez konuşuyoruz, düşünüyoruz, dinliyoruz. Düşüncelerimizin, duygularımızın, davranışlarımızın, mimiklerimizin çoğu zaman farkında olmuyoruz. Farkında olmadan yargılıyoruz, eleştiriyoruz, karar veriyoruz, çıkarımlarda bulunuyoruz. Muhakeme etmiyoruz, sağlıklı ve doğru düşünme dediğimiz akılcı bir şekilde düşünmüyoruz. Olayları objektif değerlendirmiyoruz, doğrusunu yanlışını analiz etmeden içimizden geldiği gibi karar veriyoruz.
Otomatik olarak, doğru ya da yanlış nasıl
alıştıysak öyle düşünüyoruz, öyle davranıyoruz.
Kısacası; çocukluk döneminde ve sonrasında nasıl alıştık ve öğrendiysek yetişkinlikte de öyle devam ediyoruz. Yani yetişkin olduğumuz halde hala çocuk gibi davranıyoruz.
Çocukluk dönemi, karakter yapısının oluşumunda oldukça önemlidir. Yıllardır psikologlar bunu söyleyip duruyoruz. Neredeyse tüm bilişsel yapılarımız ve kimliğimizin alt yapısı erken çocukluk dönemde şekilleniyor. Yetişkinlikte ise, yeri ve zamanı geldiğinde, çocuklukta oluşmuş komutların düğmesine basıyoruz ve harekete geçiyoruz. Hayatı otomatik yaşamamız bu yüzdendir. Ama şimdi bizler, üç ya da beş yaşında değiliz. Aklımızı kullanabiliriz. Otomatikleştirdiğimiz davranışlarımızı fark edebilir, farkında olarak yaşabiliriz. Mesela ekmek olmadan doyabiliriz, yavaş yemek yiyebiliriz.
İnsanları ya da kendimizi daha az eleştirebiliriz, daha az şikayet edebiliriz. Mesela bazen elalemi boş vererek içimizden geldiği gibi kahkaha atabiliriz, kendimizi ve doğayı daha çok sevebiliriz. Bol bol güzel hayaller kurabilir, güzel dostlarla uzun sohbetler edebiliriz, sık sık yürüyüş yapabiliriz. Akşam sefasının açışını izleyebilir ve uzun uzun şükredebiliriz.
Maskelerimizi bir
kenara bırakabiliriz, öyle olduğumuz gibi olabiliriz, doğal, içten samimi....
Farkında olarak hayatı yaşamanız dileğiyle.
Sevgiler...
PSİKOLOG
Meltem
Şahiner Öncül
Yorumlar
Yorum Gönder