AYLAKLAR SINIFI ve GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM

 AYLAKLAR SINIFI ve GÖSTERİŞÇİ TÜKETİM

Atalarımızın her söylediği doğru, her yaptığı erdemli değil tabi ki fakat bazı gelenekler, deyişler, türküler, atasözleri üzerine binlerce sayfa yazılmış kuramları anlamış, sindirmiş ve özetlemiş gibi. Nasreddin Hoca’nın “Ye kürküm ye.” fıkrası da bu duruma mükemmel bir örnek. Sosyologların, ekonomistlerin, antropologların,  psikologların, iktisatçıların üzerine araştırmalar, incelemeler yaptığı, kuramlar yazdığı “Gösterişçi Tüketim” kavramanı en derinden özetleyen olağanüstü bir tespit; “Ye kürküm ye.”.

Bu ay ki yazımda, kısaca ve kabaca, gösterişçi tüketimin ne olduğundan, aylaklar sınıfından ve üretkenlikten bahsedeceğim. Yazının maksadı sadece bilgilendirme ve farkındalık kazandırmaktır, o yüzden sosyal psikologların, ekonomistlerin ve antropologların bu çerçeveden değerlendirmesini öneririm.

Gösterişçi tüketim kavramı,  19 yy.da Amerika’da yaşamış sosyolog, iktisatçı ve akademisyen olan Thorstein Veblen’in “Aylak Sınıf” (1899) isimli kitabında yer almaktadır.  Aylaklar Sınıfı Teorisine göre Veblen, tüketimin gösteriş amacı ile de yapılabildiğini ileri sürmüştür. Veblen’e göre gösterişçi tüketim; emekçi bir içgüdünün, somut üretken bir çabanın tam tersi olarak, kişinin yarışmacı ve hasetlik eğilimi ile üstün olma, diğerinden daha iyi ve daha değerli olma çabasıdır. Bireylerin birbirleri arasındaki rekabeti, alışveriş ve tüketim çılgınlığına dönüştürerek psikolojik açıdan tatmin sağlamak için yapılan abartılı bir tüketimdir. Lüks malların kullanımı, mal biriktirme, kira ile geçinme, marka düşkünlüğü, kişinin üretken çabasının eksiliğine ve dolayısıyla yarışma-hasetlik eğiliminin fazlalılığına dayandırılabilir.

Yüzyıl kadar önce Veblen Teorisinde psikolojik tatminin manasına da cevap verir. Çağlar boyunca aktarılan birkaç içgüdüden bahseder. “Emekçilik İçgüdüsü” bunlardan bir tanesidir. Bu içgüdü üretimin ve toplumsal ilerlemenin hızını arttırmıştır. Diğer yandan  “Haset duyma ya da Yarışmacı eğilim”den de bahseder. Bu eğilim insanı sürekli olarak kendini başkaları ile kıyaslama, daha iyi yerde olma isteği, daha çok şeye sahip olma isteği ve başkalarını kıskandırmak için çabalama içgüdüsüdür. İnsanda yırtıcı, yağmacı, saldırgan davranışları körükleyen bu eğilimdir. 

Veblen bu iki içgüdüyü söyle tanımlar; “Emekçilik içgüdüsü yararsız olan şeyleri dışlamaya çalışırken, yarışmacı eğilim ise yararsız şeyleri- salt gösteriş olsun diye- edinmeye, hatta çalışma yaşamından uzak durmaya ve yararsızlıkları açıkça gözüken hizmetkâr orduları beslemeye zorlamaktadır. Aylaklık boş boş oturmak demek değildir, bu iki eğilimin arasındaki çelişkiden dolayı gerçek aylaklık boş oturma şeklinden ziyade boş boş didinme şeklinde kendini göstermektedir.”

Aylaklar sınıfı, emekçilik içgüdüsünü beslemeyip, yarışmacı veya haset eğilimini besleyerek yaşamında kararlar alan kişilerdir. Hayatın temel gereksinimlerinden arta kalan zaman ve enerjisinin çokluğu ile gösteriş yapmaya çalışanlardır. Veblen aylaklığı; “Zamanın üretici olmayan tüketimi” olarak tanımlar ve Aylaklar sınıfını kabaca ikiye ayırır; aylaklar ve dolaylı aylaklar diye. Birinci olarak bahsettiği aylaklar, toplumun en güçlü ve varlıklı kesimleridir. Mal varlıkları kuşaktan kuşağa aktarılırken -Sakıp Sabancı, Rahmi Koç ya da Elon Musk gibi emekçilik içgüdüsünü besleyenleri tenzih etmeli- bir şeyler yapıyorMUŞ gibi gözüküp somut üretim yapmayan sınıftır. Dolaylı aylaklar ise; başkaları hesabına ve onların gösterişini arttırmak için yararsız işler yaparak geçinen kişilerdir.  Her iki aylak sınıfı da somut işler üreten kişiler kadar didinmekte ve yorulmaktadır. Politika ve savaş gibi doğrudan yıkıcılık ve şiddet ile bağlantılı işler ya da av, eğlence, tören, süslenme, kumar, mal biriktirme gibi yarışma ve gösteriş bağlantılı işler yaparlar.  

Sonuç olarak gösterişçi tüketim aylaklar sınıfın neticesidir. Gösterişe harcanan zaman ve emek ile onun sağlayacağı fayda arasında mantıklı bir orantı yoktur.

Bu durumu tahterevalli metaforu ile somutlaştırabiliriz. Tahterevallinin bir tarafında üretken bir çaba yani Veblen’e göre emekçilik içgüdüsü, diğer tarafta ise hasetlik-yarışmacılık eğilimi olsun. Hasetlik eğilimi olan taraf ağırsa emekçilik içgüdüsü daha hafif anlamına gelir. Neticesinde de gösterişçi tüketim davranışları daha fazla gözlemlenebilir. Aylaklık sınıfının özellikleri, üstün olma çabası ile mal biriktirme, yıkıcı davranışları besleme, lüks malların kullanımı artabilir. Moda merakı, marka düşkünlüğü, mal istifçiliği artabilir. Gösterişçi tüketimin kaynağı hasetlik eğilimidir. Kişi başkalarından daha iyi ve değerli olduğunu göstermek için, lüks ürünler tüketme eğilimindedir (lüks bir mekanda değerinin yirmi katı fiyata kahve içme de buna örnek gösterilebilir). Niyet prestij ve üstünlüğü tüketim ile sağlamaktır. Tahterevallinin emekçilik içgüdüsü tarafı daha ağır olursa, hasetlik tarafının da daha hafif olduğu manasına gelir. Bunun neticesinde de somut üretkenlik içeren davranışlar artar ve yarışmacı eğilim azalır. Boş zaman azalır, üreten, emek veren, mücadele eden davranışlar artar. Veblen her ne kadar bunu sosyoekonomik perspektiften değerlendirse de, psikolojik olarak baktığımızda, somut üretkenlik arttıkça kişinin kendini başkalarından üstün görme, dolayısıyla üstün gösterme eğilimi azalır. Kişi-ler, ürettikçe, emek verdikçe, kendini başkaları ile kıyaslayıp prestijini tüketimle sağlamak yerine, üretim yaparak öz değerini arttırır.

Veblen ve kuramını anlamak oldukça karmaşık. Antropolojik gözlemlerinin yanı sıra bir rahibin manastırında kullandığı eşyayı mülkleştirerek dolaylı gösterişçi tüketim yaptığını belirtmesi gibi örneklerle kafaları karıştırıyor. Psikolojik olarak değerlendirdiğimizde bizler yeniden kararlar alabiliriz. Çocukluktan kalma komplekslerimizi, “Ben senden daha iyi ve üstünüm.” zemininde oynanan güç oyunlarımız fark edip, yani Veblene’e göre hasetlik eğilimimizden, yani aylaklığımızı, gösterişçi tüketimimizi,  yarışmacı ve rekabetçi, 2 yaşa uygun fakat yetişkine uygun olmayan ama hala süren, ezbere davranışlarımızı fark edip yerine “Bende değerliyim, sende değerlisin.” yaşam felsefesinde üretkenliğimizi, yetişkinliğimizi, objektifliğimizi, yapıcı ve mücadeleci, birleştirici özelliklerimizi arttırabiliriz.

Saygınlığımız; pırlanta yüzük, son model araba, makam mevki sahibi olma, altın varaklı bardakta kahve içme ya da yandaş olma (dolaylı aylaklık) ile ölçülemez. Tüm bunlar ancak “Aylaklığın ölçüsü” olabilir.


Saygı ve sevgilerimle…                                            

Meltem Şahiner Öncül/PSİKOLOG 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUYGU YÖNETİMİ; KAPLUMBAĞA TEKNİĞİ

PSİKOLOJİK OLGUNLUK

EN İYİ YOL BİLDİĞİN YOL MUDUR?