KENDİ HAYATINDA DEVRİMİ BAŞLAT

                                                     KENDİ HAYATINDA DEVRİMİ BAŞLAT

Ne dolu bir kelimedir DEVRİM. Siyasi ve toplumsal alanlara alevli bir ok fırlatır. Bu ayki yazımda bireysel yaşantımızda devrim niteliğinde olan davranışlara kabaca değinmek istiyorum. Bu kadar ağır bir kelime hakkında yazmak biraz omuzlarımı ağrıtsa da, toplumsal alanlara dokunmamak kolaylaştırıyor yazmayı.

Kısa bir masalla başlayalım devrimi anlatmaya, Âdem’in devrimi ile;

“Zamanların birinde kendi halinde bir köy varmış. Tarlasını biçen, hayvanlarını güden insanların olduğu çamlık bir köymüş. Erkekler kahveye gider, kadınlar ev işleri ile uğraşırmış. Kız çocuklar annelerine yardım eder, oğlan çocukları da babaları ile pişpirik oynarmış. Bu köyde bir kural varmış, oğlanlar evlendikten sonra annesi ve babası ile aynı evde kalmaya devam edermiş ve gelinler de asla herkesle beraber yemek yiyemez, herkesle beraber çay içip oturamazmış. Gelinler, evin işlerini yapar, herkes yemek yerken kapının önünde bekler, hizmet eder, herkesin yemeği bittikten sonra hızlıca ve gizlice mutfakta yemek yermiş. Bir gün Ahmet ve Fatma’nın oğlu Âdem okumaya şehre gitmiş, herkes bu durumdan çok rahatsız olmuş ama Âdem okulu bitirdikten sonra köyde bir kızı sevmiş, evlenmiş ve ailesi ile aynı evde kalınca da herkes huzura kavuşmuş. Âdem ise eşi ile beraber yemek yiyememekten, eşine “köle” gibi davranılmasından çok rahatsız oluyormuş. Bu huzursuzluğunu annesi ve babası ile paylaşmış. Onlarda “Köyde kurallar böyle, değişmez.” demiş. Âdem bu duruma razı gelmemiş. Bir gün yine yemek zamanı Âdem eşini sofraya oturtmuş, kendi kapının önünde durmuş, “Bundan sonra siz hep beraber yemeğe razı gelene kadar ben size hizmet edeceğim.” demiş. Ailesi karşı gelmiş, ağlamış, bağırmış. Baktılar olmuyor hocalara gitmiş, “Gelin bizim oğlanı büyüledi” demişler. Hoca üflemiş, okumuş, iki tane muska yazmış. Âdem yine değişmemiş. “Bizim oğlan delirdi.” demişler, “Aşkından deli divane oldu.” demişler, feryat figan etmişler, Âdem’i doktorlara götürtmüşler. Âdem yine vazgeçmemiş. Bu kez eşi araya girmiş, “Yapma erkeğim, benim için ailene karşı gelme, bu düzen değişmez, ben gocunmuyorum, sana hizmet etmekten gurur duyuyorum.” demiş. Âdem yine vazgeçmemiş. En sonunda Ahmet ve Fatma oğullarının vazgeçmeyeceğini anlayınca razı gelmişler ve o günden sonra hep beraber aynı sofrada yemek yemişler. Masal bu ya, bunu gören ve duyan köy halkı da o günden sonra gelin ve kız çocukları ile hep beraber aynı sofrada yemek yemeğe başlamışlar…”

Gerçek hayatta sonu böyle olur mu bilinmez ama Âdem’den alınacak önemli bir ders var, şöyle ki; Kendi hayatında devrimi başlat.

Neyin devrim neyin devrim olmadığını anlamak için önce devrimin manasını bilmek gerekir. Türk Dil Kurumuna göre devrim; “Belirli bir alanda, hızlı, köklü ve nitelikli bir değişiklik.” olarak tanımlanmaktadır. Yani, zaman içinde gerçekleşmiş bir gelişim devrim değildir ya da küçük bir değişiklik de devrim değildir. Hem köklü hem de hızlı olması gerekir. Ayrıca bir davranış, o bağlama göre değerlendirilmelidir. Bizlere göre eşimizle aynı sofrada yemek yemek normal alabilir fakat o bağlamda bu davranışı köklü, hızlı ve nitelikli bir değişiklik olarak değerlendirirsek yanlış olmaz. Yani Âdem eşi ile aynı sofrada yemek yemeği sağlayarak bir devrim yapmıştır. Eski alışkanlıkları bırakmak için yaşantısına uygun mücadele etmiş, yeni bir devre başlatmıştır. Âdem yaptıysa bizler de yapabiliriz, hepimiz hayatımızda yeni devirler başlatabilir, kendi hayatımızdaki olumsuzlukları değiştirebiliriz.

Devrimi dışarılarda aramaya da gerek yok, o yanı başımızdadır. Her gün gideceğimiz yerlere bisikletle gitmek köklü, hızlı ve nitelikli bir değişikliktir. Ya da sigara içmemek ya da sırt çantasıyla (hatta belki çocuklarınla) dünyayı gezmek ya da evlenirken-evlendirirken- düğün yapmamak ya da kırk yaşından sonra konservatuar okumak ya da evine televizyon almamak ya da tuşlu bir telefon kullanmak ya da evini satıp kimsesizlere yardım etmek ya da sadece 100 eşya ile yaşamak… Hepsi devrim niteliğinde değişiklikler olabilir.

Her yeni yılda irili ufaklı devrimleri kendi kendimize hediye etmemiz dileğiyle…

Saygı ve sevgilerimle…                                                                    

                                                                                                                Meltem Şahiner Öncül

                                                                                                                    PSİKOLOG

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DUYGU YÖNETİMİ; KAPLUMBAĞA TEKNİĞİ

PSİKOLOJİK OLGUNLUK

EN İYİ YOL BİLDİĞİN YOL MUDUR?