Duygu Regülasyonu
Duygu Regülasyonu
Bir gün içerisinde milyonlarca uyarana maruz kalıyor, yüz binlerce düşünce aklımızdan uçup gidiyor ve bir o kadar da duygu yaşıyoruz. Öfke, kızgınlık, hayal kırıklıkları, neşe, acı, elem…
Duygular insanın insan olmasının en güzel yanı aslında. Yaşamımızın coşkusunu
ve anlamını etkileyen, davranışlarımıza yön veren, bizi biz yapan tatlarımız
olsa da bazen başa çıkamadığınız bir hal alabiliyor; öfkeden deliye
dönebiliyor, heyecandan karnımıza kramplar girebiliyor…
Bu nokta da Duygu Regülasyonu kavramından bahsetmek istiyorum. Duygu
Regülasyonu, duygularımızı düzenleyebilme durumudur. Özellikle nahoş
duygularımızı sağlıklı bir şekilde yaşayabiliyor olma halini yönetebilmektir.
Kendimize ve başkalarına fiziksel, duygusal ya da psikolojik bir zarar vermeden
o duyguyu yaşayabilme halidir.
Çaresiz, hayalleri yıkılmış, endişeli, huzursuz, korkulu, suçlu, pişman,
kederli... Duygularımızı tanımlayabilmek regülasyonun ilk adımdır,
bilmediğimiz bir duyguya izin verip, düzenleyebilmemizdir.
Otomatik düşüncelerimizi fark etmezsek regüle olamayız. Daha önceki yazılarda
da bir çok kere değindiğim gibi, duygularımıza, başımıza gelen olaylar sebep
olmuyor, o olayları nasıl değerlendirdiğimiz, o olay- uyaran hakkında neler
düşündüğümüz, onu nasıl algıladığımız, duygularımızı etkiliyor ve dolayısıyla
davranışlarımızı, yaşamımızı etkiliyor. O sebepten düşünceden, bilinçten,
akıldan bağımsız bir duygudan ve duygunun regülasyonundan bahsedilemez.
“Seven kıskanır.” öğretisi içimize kadar işlediyse, kadın ya da erkek olmaktan bağımsız
“kıskanılmadığımızda” , “sevilmeme” duygusu hissediyor olmamız oldukça
olasıdır.
“Babana bile güvenmeyeceksin bu hayatta.” öğretisi pekiştirildiyse eğer
sıklıkla çocukluğumuzda, gençliğimizde, yeni bir ilişkiye başlarken “tedirgin”,
“endişeli”, “kaygılı” hissediyor olmamız çok tabîdir.
İşte o yüzden duygularımızdan bahsedilmemiz için düşüncelerimizin, bir olayı,
uyaranı değerlendirme stillerimizin, çocukluk kararlarımızın farkında olmak
önemlidir.
Bedenimizin ihtiyaçlarını fark edip, fiziksel ihtiyacımızı doyurmazsak duygu
regülasyonunu sağlayamayız. Sarılmak, sallanmak, zıplamak, yüzmek, dans
etmek, soğuk bir duş almak, dinlemek, uzanmak, masaj yaptırmak...
Her an, her
duygu biricik olduğundan, duygumuzu da farklı şekillerde düzenlemeye ihtiyacımız
olabilir. Her zaman meditasyon pozunda oturmak regüle edici değildir. Bazen
zıplamak, bir deniz kenarında bağırarak küfretmek, "ommm"
demekten daha etkileyici bir çözüm olabilir.
Çocuklukta duygularımızı nasıl yaşadığımıza bir göz atmak da iyi olacaktır.
Zorlayıcı duyguları geçmişte bambaşka yaşamış olabiliriz. Hepimizin bambaşka
duygularımızı yaşama stillerimiz var aslında, çocukluktan alıştığımız,
öğrendiğimiz stiller. Bunlar çoğunlukla birer savunma mekanizması, o duyguyla
baş başa kalamamanın verdiği gerilimle, korkuyla, çocukluk zihinsel ve duygusal
kapasitesiyle geliştirilmiş davranış kalıplarıdır. Ve yetişkin olmamıza
rağmen çoğumuz cocuklukta yaşadığımız stillerle duygularımızı yaşarız,
özellikle zor duygularımızı.
Hayal kırıklığıdır aslında hissettiğimiz ama biz çok kırgınmış gibi hissederiz
kendimizi, bununla başa çıkmak için küseriz, "trip atarız". Ya da
çaresiz hissederiz aslında kendimizi ama öfkeliymiş gibi hisseder, bağırır
çağırırız.
Duygularımız matruşka gibi iç içedir. En içtekiyle yüzleşemediğimizden, onu
nasıl sağlıklı bir şekilde yaşayacağımızı, deneyimleyeceğimizi bilmediğimizden,
çocukluk yaşantılarımızı sürdürürüz...
Artık dur demenin vakti gelmedi mi?
Yeniliğe izin verebilir misiniz?
Yeni olan için çabalayabilir misiniz?
Zor olsa da buna dayanabilir misiniz?
Bu size davetimdir. Sizi siz yapan duygularınızla tanışmaya, kendinizi
olduğunuz gibi tanımaya ve kabul etmeye bir davettir. Kendinize kavuşmanız için
eşsiz bir yolculuğa davettir. Kabul etmeniz umuduyla...
Psikolog
Meltem Şahiner
Yorumlar
Yorum Gönder