PSİKOLOJİK MANİPÜLASYON
PSİKOLOJİK
MANİPÜLASYON
Gündemimiz
olan bazı videolar ve televizyon programları bana manipülasyon kavramını
hatırlattı. Her ne kadar siyaset bilimi ile ilgili yetkin ve yeterli olmasam da
siyasette gözlemlediğimiz bir şeyin psikolojik bir kavramla örtüştüğünü
yordayabilecek kadar gözlerim görüyor. Tıpkı yer çekiminin ne olduğunu bilip
elmanın yere düşmesinin yer çekimden olduğunu yordamak gibi.
Gelin
beraber psikolojik manipülasyon kavramına bir göz atalım.
Manipülasyon,
yetersiz, aldatıcı ve hatta taciz edici
stratejiler yoluyla başkalarının algısını veya davranışlarını değiştirmeyi
amaçlayan psikolojik ve sosyal bir etki türüdür. Bir kişinin diğerini
etkisi altına alması, bilinçli olarak yönlendirmesi ve isteği dışında
davranmaya zorlaması durumudur. Mutlaka olumsuz değildir, nadiren olumlu
örnekleri de vardır (Sağlık sektöründe uzmanların hastasını sağlıklı olmaya
ikna etmesi gibi). Zararlı psikolojik manipülasyonda, manipülatör diğerini
duygusal baskı altına alıp, hareket alanını kısıtlar. Genellikle çalışma alanım (yetişkin ve aile) sebebiyle ikili ilişkilerde
sıklıkla karşılaştığım, ilişkiyi zayıflatan ve çürüten bir örüntüdür.
Samimiyetten uzak olma halidir. Nazikçe ve kurnazca karşıdaki kişiyi kandırma
durumudur. Manipülatör bunu o kadar
sinsi ve nazikçe yapar ki, eğer karşıdaki kişi-ler-nin farkındalığı düşükse onun
rüzgârına kapılıp gidebilir. Manipülatör hatasını gizlemek için karşısındaki
kişiyi suçlar, hakaret eder, kendisini över, kendisini şişirir. Kolayca yalan
söyler, duygu sömürüsü yapar, kurban rolünü oynar, aşağılama ve provokasyon
yapar, duygusal şiddet uygular, suçluluk
duygusu yaratır ve zaman zaman karşısındaki kişinin de egosunu okşar. Karşısındakini
anlamazlıktan, duymazlıktan gelir. Çünkü anladığını gösterirse yapması gereken
şeyi yapmadığı için okları üzerine çekeceğini bilir. Niçin sorusuna izin
vermez, bir olayın derinlemesine çözülmesine, değerlendirilmesine, analiz
edilmesine izin vermez. Ayrıca manipülasyon uygulayan kişilerde narsist kişilik
özellikleri ve antisosyal davranış bozukluğu görülme sıklığı yüksek
bulunmuştur.
Böylelikle manipülasyona uğrayan kişi
haklıyken haksız duruma düşebilir, belki kendini suçlar, belki sorusunu unutur,
hakkını ve sınırlarını koruyamaz hale gelir. Yoğun bir stres yaşar,
tartışmaktan kaçınır hale gelir, üzerinde bir baskı hisseder, güvenli bir
ilişki yaşayamaz hale gelir. Destek, anlaşılma, özgürlük gibi derin ihtiyaçlarını
gündeme getiremez ve zamanla ilişki içinde ya asimile (özünü yitirir) olur ya
da ilişki sonlanır (İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon-Narsist Bir Partner
ile Yüzleşmek, İletişim Yay. kitabını okumanızı kesinlikle öneririm).
Görülen
o ki bu manipülasyon örneği siyasette de oldukça görülmektedir. İktidarı, gücü,
parayı, makamı elde tutmak için tüm araçların ve yolların mübahlaştırıldığı bir
düşünme ve davranma biçimi olarak görülebilir. Karşındaki kişileri kandırarak
kamuoyunun algısını yönetmek mübah olan birinci yoldur. Yalancı olmaktan
ötedir. Dürüst olmayarak karşındakileri kandırmak, karşındakilerin aklıyla alay
etmektir. Bazen karşındakilere farklı bir intiba bırakmak, bazen
karşındakilerin suçlu veya hatalı hissetmesine sebep olabilecek şekilde sözel
şiddet uygulamak, bazen işlediği suçu ya
da hatayı ört bas edebilmek için konuyu başka bir “yere çekmek” (gündem
değiştirmek) siyasette görülebilecek örneklerden olabilir. Herhangi bir durumu ayrıntılı
değerlendirmekten kaçınmak, yüzeyen yanıtlar vermek, bütünden koparmak, akıldan
ziyade duyguları ön plana çıkarmak, mitselleştirilmiş kavramları (özgürlük,
kadın, eş cinsellik, din) hitabet sanatı ile süslendirerek bu kavramların
arkasına sığınacak bir araç olarak kullanmak örneklerden sayılabilir (Mücahit
Gültekin’in Algı Yönetimi ve Manipülasyon kitabını okuyabilirsiniz.). Barış
naraları atıp savaşa girmek örnek olabilir.
Manipülasyona
uğrayan kişilerin ya da kamuoylarının da ortak özelliklerinden bahsedilebilir; unutkan
olmaları, duygusal olmaları ve tefekkür zaafının olmaları başlıcalarıdır.
Size
de çok tanıdık gelmedi mi?
Birey
ve toplum unuttuğunda kandırılmaya açık hale gelme olasılığı artar. Duygusallık
ve tefekkür zaafı ise, aklın gücünü kullanmaktan yoksun olmaktır. Muhakeme
etme, değerlendirme, analiz etme becerilerini kullan-a-mamaktır.
Manipülasyona
maruz kalan kişilerin ortak özellikleri bizi sonucuna da götürmektedir. Samimi
ilişkiler kurmak, daha önceki yazımda samimiyetin ne olduğundan ve ne
olmadığından bahsetmiştim, nazikçe ve dürüstçe içimizdekini dışımıza
yansıtmak, yaşadığımız olayları unutmamak, olayları değerlendirirken akıl süzgecinden
geçirmek, eleştirel düşünce yapısını geliştirmek manipülatörlerin ağlarına
yakalanmamızı engelleyebilir.
Manipülatörlerin
değişimi ile ilgili boşa laf etmek istemiyorum. Dürüst olmak, samimi olmak,
kimseyi kandırmamak ahlak işidir. Bu ahlaksızlığı yapmak için “Algı Yönetimi ve
Manipülasyon” eğitimleri veya danışmanlığı alan kişileri, yani bunu bilerek
seçen ve bunu yapmak için para ödeyen kişileri değişime sevk edebilecek şey,
karşılarında akıllı, bilinçli, dik durabilen, onurlu ve ahlaklı bir kamuoyunu
görmek yani verdikleri paranın işe yaramadığını anlamak olabilir. Yoksa ahlaklı
olmaya bir kişiyi davet etmek, nasıl ahlaklı olunabilirimin yollarını göstermek
herkesin bildiği bir şeydir.
Bizim
toplumumuz için değişim, manipülasyona uğrayan kişilerin değişimi ile mümkün
gözüküyor.
Psikolog
Meltem Şahiner Öncül
Yorumlar
Yorum Gönder