DUYGULARINIZ GEÇİP GİDİYOR MU, YOKSA DELİP GEÇİYOR MU?
DUYGULARINIZ GEÇİP GİDİYOR MU, YOKSA DELİP GEÇİYOR
MU?
Gün içinde birçok
duygudan geçiyoruz. Sevinç, keder, korku, yalnızlık, öfke, çaresizlik… Bazı
duygular kendini bile fark ettirmeden gelip geçerken, bazı duygular daha derin,
daha yoğun ve daha da uzun süreli olabiliyor.
Daha önceki
yazılarda da birçok kere bahsetmiştim; duygularımız
kalbimizde hissettiğimiz ayrı bir âlem değil! Duygularımız zihnimizin eseri,
aklımızdan geçen düşüncelerinin neticesi. Her hangi bir konuyu, bir durumu
nasıl algılıyorsak, o algılamaya uygun duygulanıyoruz. Tehdit olarak
algılıyorsak, korku, gerilim gibi duygularımız oluşabiliyor. Yakınlık olarak
algılıyorsak, sevme, sevilme, mutluluk duygularımız oluşabiliyor ve
duygularımız neticesinde de davranışlarımız ve en nihayetinde yaşamımız
şekilleniyor.
Rasyonel Emotif
Terapi Kuramının Kurucusu Albert Ellis, insanı hem akılcı hem de mantıksız
olarak görmektedir. “Mantıksız (Akılcı
olmayan) Düşüncüler” insanı birçok duyguyu yaşamasına ve neticesinde de ruh
sağlığının bozulmasına neden olabilmektedir. Bu minvalde Ellis “İnsan duygusal
rahatsızlıklarından akılcı düşünme kapasitesini arttırarak yani mantık gücünü
yükselterek kurtulabilir.” demektedir.
Mükemmelliyetçi bir kişilik
yapısına sahip olan bir kişiyi ele alalım. Bu kişi erken çocukluk döneminde
ebeveynlerinin kontrolcü ve eleştirel yapısının ve/veya bulunduğu “zorlu” yaşam
koşulların etkisiyle, çocuklukta takdir görebilmek, beğeni kazanabilmek için
“Mükemmel olmazsam beğenilmiyorum, o yüzden mükemmel olmalıyım” kararını almış
olabilir. Bu çocuklukta alınmış bir karardır, çocukluğun zihinsel ve duygusal
yapısına göre şekillenmiştir. Fakat bu karar onlarca, belki yüzlerce kez
pekiştirildiği için o çocuğun davranışlarına yerleşir ve yetişkinlikte de sürüp
gider. Yetişkin kişi farkındalık geliştirip değişim için çabalamazsa ölene
kadar sürüp gidebilir. Yani yedisinde
neyse yetmişinde de o olur.
“Yaptığın en
basit işte bile mükemmel olmalısın.” kararına inandığı için, her hangi bir
zamanda bir hata yaptığında müthiş yıkıcı duyguyla baş başa kalır. Bir hata
yaptığında, derin bir suçluluk ve pişmanlık hisseder, ayrıca ruminatif bir
düşünce biçimini yaşayıp durur (“Ben nasıl böyle bir hata yaptım” düşüncesini
tekrar tekrar düşünür). Bu duygu ve düşünme hali günler, geceler hatta yıllarca
sürebilir. Kendini affedemez. Kendine şefkat göstermeyi bilmez, kendi değerini
anca mükemmel olabildiği ölçüde koruyabildiğinden hata yaptığında müthiş bir
değersizlik, yetersizlik hisseder.
Bu herkeste
böyle olacak diye bir şey yoktur. Düşünce yapısı değiştiğinde duygu
değişiyorsa, aynı olay herkeste farklı bir duyguya sebep olabilir. Örneğin; aynı
hatayı “Mükemmel Olmalısın!” kararını almamış bir kişi yaptığında, “Acele
davrandığını, herkesin hata
yapabileceğini, yaptığı bu hatayı nasıl telafi edebileceğini” vb. düşünerek
pişmanlık yaşasa bile, bu duygu o kişide gelip geçer. Çözüme odaklanır, kendine
karşı şefkatlidir, yetersizlik hissetmez. Fakat mükemmel olmalısın kararını
alan bir kişide bu duygu gelip geçmek yerine (biraz arabesk olacak ama) delip
geçer.
Ellis'e göre
duygular dört şekilde kontrol edilebilir:
1. Elektrikli ve/veya
biyokimyasal araçlarla (elektro şok, antidepresanlar);
2. Kişinin
psikomotor sistemini kullanarak (egzersiz yaparak, nefes/meditasyon tekniklerini
kullanarak);
3. Kişinin var
olan duygusal durumlarına ve önyargılarına başvurarak (Psikoterapi alarak)
4. Kişinin zihin
gücünden yararlanarak (Akıl gücünü geliştirme, sakinleşmeyi geliştirme).
Duygularımızın
delip geçmemesi, gelip geçmesi için derinlemesine kendimizi analiz etmemizde
fayda var.
Yaşadığımız olaylar değil, o olayla ilgili düşünce yapımızın duygularımıza
sebep olduğunu hatırlayıp, aklımızdan geçen düşünceleri fark etmek ve yerine
bir yetişkin gibi analitik, objektif, şefkatli ve gerçekli düşünceler koymak
ruh sağlığımıza daha iyi gelecektir. Bu yeniden değerlendirme sürecimiz, çocukluk
kararlarımızı hala sürdürüyor olmaktan bizi uzaklaştıracak, farkındalığımızın
genişlemesine vesile olacak, kendimizi gerçekleştirmek ile ilgili gösterdiğimiz
bu çaba, kendimize olan güvenimizi ve yaşam gücümüzü arttıracaktır.
Son söz;
duygular ve düşünceler iki farklı süreç değildir; düşünceler ve duygular
birbirini kaplar. Ellis’e göre, “İnsanı
mantıksızlığa iten güçlü biyolojik ve toplumsal güçler bulunsa bile insanlar
mantıklı olabilme potansiyeli taşırlar.”. Tüm zorlaştırıcı etkilere rağmen
bu potansiyeli ortaya çıkarabilmemiz ümidiyle…
Sevgi ve
saygılarımla…
Psikolog
Meltem ŞAHİNER ÖNCÜL
Ayvalık Devlet Hastanesi
Yorumlar
Yorum Gönder